Bu Blogda Ara

25 Ekim 2011 Salı

Cam Fanus

 

  Cam fanuslar vardır bilir misiniz? Kendime en güzellerinden almak istiyorum.  Süs veya akvaryum olsunlar diye değil. Yada pişirdiğim lezzetli kekleri masamın üstüne koyabilmek için değil. Bu cam fanuslar beni korusunlar diye. Çünkü hiç bir halt işe yaramıyor beni pis mikroplardan korumaya.

   Kendime beslenme uzmanlarının tavsiye ettiği şekilde bir beslenme düzeni oluşturdum. Daha öncede belirttiğim gibi  bunu yemem dediğim hiç birşey yok. Öyle bir beslenme şekli ki haftanın belli günleri kırmızı et belli günleri beyaz et tüketiliyor. Sebze günleri belli; kereviz, enginar, karnıbahar hatta pancara kadar uzanan seçenekler mevcut. Özellikle evde yemek yemeye çalışıyorum ki içime sine sine tertemiz lezzetli olsunlar diye. Meyve pek tüketemesem de gayret ediyorum en azından. Olmadı onlardan tatlı falan yapıyorum ki sırf yensin diye. İnanılmaz derece süt tüketiyorum hatta süt ve çikolatanın bağımlısı olduğumu kabul ediyorum. bunun yanı sıra pekmezler, zencefiller, bilimum bitki çayları vs. tüketiliyor şifa niyetine. Ekstradan balık yağı içiyorum her gün iki tane ama hala 48 kiloyum ve hala hasta olmayı başarabiliyorum!!! Ne bünyeymiş be kardeşim!!!
Doktorlar küçükken hiç anne sütü almamış olmama bağlıyor tüm bunları ama telafisi mümkün değil bu saatten sonra hem sunum kötüymüş ben ne yapabilirim ki :)

   Nitekim alıcam şu cam fanuslardan kendime göre bi tane. İçinin sıcaklığını da ayarlıycam 28 dereceye ohh mis... Öyle yaşayıp gidicem bundan sonra. Maximum koruma nasıl olurmuş görsün millet :)

    Bakarsın zamanla ses yalıtımı falan da yaptırırm da duymak istemediklerimden de kurtulurum böylece...

12 Ekim 2011 Çarşamba

Yaz Bitmese


    Malum okul açıldı yaz da bitti. Benim yine kış uykusuna yatmam lazım. Şuan faranjit sebebiyle 4 gün raporluyum. Öksürmekten karın kaslarım gelişti, güçlendi. Bademciklerimi söküp satsam para etcek boyuta ulaştılar. Zencefiller, ıhlamurlar hak getire... İçim dışım bitkisel zımbırtı oldu. Bu raporun tek bir artısı oldu ki onu da şuan fark ediyorum; yeniden yazabilmek için vakit oluştu :)
    Yazın bitmesini kabullenemediğim için hala gardırobumu yenileyemedim. Kışlıklar hala tıkıştırılmış bir halde unutulmuş köşelerde yazlıklarımsa hala baş köşede duruyor. Bu kış meraklısı insanlara sinir oluyorum. Deri ceketler hatta ugglar çıkmış ortaya. Bu soğuk havada yağmur altında ben sizlere hala yazdan bahsedeceğim: 
Sezon finalini Çeşmede yaptık. 24 eylülde hala denize girebiliyor olmak İzmir'in bize sunduğu bir nimettir. Mg, C. Hct. Ş. ve Mn ve ben mükemmel uyumlu bir ekip oluşturarak atladık arabamıza ve soluğu Çeşme'de aldık. Yolda giderken atıştırmalık diye alınan Biscolatanın pia sına bayıldım.O günden beri de bağımlısı oldum.
 Sörfçülerin mesken ettiği Alaçatı sahilinde güneşin kumun ve denizin tadını çıkardık.


Bütün gün rüzgarında etkisiyle nasıl yandığımızı fark etmeyip bi kaç ton daha koyulaşmanın verdiği mutluluklar kendimizi alaçatının pazarına atıık. İnanılmaz güzel sebzeler aldık. Kabak çiçekleri, süt mısırlar, minnancık domatesler... hatta ilk kez deniz fasulyesi gördüm.
Bu kabak çiçeğinden süper zeytinyağlı dolma yapıyorlar.Ben ilk Bodrum'da keşfetmiştim ama Çeşme'de yediklerimde gayet lezizdi.Bana midye dolmayı hatırlatıyor tadı hep. Pazardan sonra Alaçatının çarşısında gezdik. Entersan biblolar, el yapmı güzel bileklikler vardı. İnsanın herşeyi alası geliyor. En lezzetlisi tarçınlı minik lokmalardı. İzmir'in lokmaya olan düşkünlüğünü bilmeyen varsa onuda anlatıvereyim :) İzmirde gezerken bir sokakta lokma dağıtan insanlar görebilirsiniz. Bi düğün, bi cenaze hatta sebep Karşıyaka-Göztepe maçı bile olabilir. Bunun için şirketler var arıyorsunuz geliyorlar istediğiniz yere kuruyorlar düzeni. Ohh sıcak sıcak lokmalar yeniyor mis gibi. Almanız için ısrar ediyorlar hatta bazen sıraya giriyosunuz bu lokmalardan alabilmek için .
Dönüşte birde balık yiyelim dedik. Ve düştük yollara Balıklıova'ya gdebilmek için. bol virajli uzun yollardan sonra vardık Balıklıova'ya. Balıkçııyla baştan anlaşıyorsunuz. şu kadar kişiyiz ve şunlardan yemek istiyoruz diye. Afiyetle balıklarımız mezelerimizi yedikten sonra adamın bize ballandıra ballandıra alattığı helvaları beklemeye başladık. Hepimiz farklı beklentiler içindeydik. ben güveçte eritilmiş cevizli sıcak bi tahin helvası hayal etmiştim ama önümüze komedi dilimlenmiş bu bakkallarda bile satılan helvalardan geldi. Helvalardan da payımızı aldıktan sonra evlerimize döndük. Yazın bitmesinin verdiği buruklukla bir sonraki yaz tekrar geleceğimiz yerleri not alıp beklemeye koyulduk. Haydi neşeli sıcak güzel yaz!!!hemen geri gel bekletme bizi...